|
|||
|
|||
Yeni Şiirler
Yankı Gazeli (tıkla ve dinle)
Gün doğarken tâzelikler hoş gelir Duygular var yükselir hep yükselir
Merhamet bir karşılık bin günbegün Öfke korkar aşk yüzünden kar erir
Bir muhabbet derdi yoklar dert gider Kalpte kalmaz toz dumanlar çıksa kir
Biz nihâyet anladık ey kardeşim Sevgisizlik can yakan bir gergidir
Sezgiler dar döngüler var her zaman Mutlu olmak mutlu etmek hepsi bir
Karşılıksız kalmamıştır duygular Yankıdır her davranış bir ses verir
Hastalıktan kıvranırken gözlü kör Gördü bir gün tam ilâç saf sevgidir
Sevmek insan olmanın hoş bir yanı Can gönülden sevmeyenler az bilir
Hak için sevdik bulunmaz bizde kin Hoş görenler eğri yoldan çevrilir
Gül derenler tâ derinden gül kokar Durma Gezgin bahçıvan ol bir devir
Gül Yüzler Gazeli (tıkla ve dinle)
Bu mevsimler bağım bahçem gül olmuş gül deren gelsin Ümit bir ay karanlıklarda ay yıldız gören gelsin
Göğün sonsuz semâsından seherlerden süzülmüştür O gül yüzler cıvıldaşsın dolup taşsın her an gelsin
Bu bir altın nesil dağ taş ışıklanmış bahar gelmiş Arınsın kirlerinden hep yürekten söz veren gelsin
Pürüzsüz yüzlerinden goncalar açmış tebessümler Çıkan aydır bulutlardan ay aydın yol soran gelsin
Duânın ikliminden yağdı yağmurlar sırılsıklam Olup tenhâda yer gökten gün akşam iz süren gelsin
Kanat çırpar durulmuş gökyüzünden turnalar Gezgin Çiçek yaprak hazır olmuş şölen varmış duyan gelsin
Gündüz TükenmedenAdlı Kitaptan
Sözün güzelini söyleyenlere ve bana güzel söz söylemeyi öğretenlere...
Beyaz Dünya
Doğmamış çocukların tebessüm ettiği İkindi sonrası şehrinde Dedemin savaşta aldığı yaradan Damlayan kan gibi mukaddes İki damla yaş düştü gözlerimden
Kirlenen ve kirleten kentte Çocukluğumu arıyorum Sınır çizilemeyen zamanda yürürken
Ölümsüz kahramanların göğsünü delen Kurşunun verdiği acı ve haz unutuldu Çok erken
Dünya sonu hastalığına tutulanların Özü çürüse de git gide Beyaz dünyaya gebe gecelerden Altın saflığında çocuklar doğacak bir gün
Toros Uçurumları
Yırtıcı boz doğanın uçtuğu kırlarda Çırpınır gördüm kınalı kekliği Çiçek ve çam rüzgârlarının estiği Toros uçurumlarında kelebek gönlüm
Dağlar karşılık verir söylediğim türkülere Islığıma uymaya çalışır dere Unutturdu bana güzellikler ölümü Beyaz bir sevdaya verivermişim ömrümü Toros uçurumlarında kelebek gönlüm
Bilmem ne zamandan beri akar bu su Kekik kokusu menekşe rengi defne kokusu Yeni doğmuşu andıran gün ışıl ışıl Tarla yeşil toprak duman duman kızıl Toros uçurumlarında kelebek gönlüm
Günbatımı kızıllaşır ötelerin ufku Şaşarım kalbim bu dünyayı nasıl taşır Tabiatın renkleriyle kaynaşır gözlerim Akdeniz mavisine yakın bir yerdeyim Artık bende ne üzüntü ne korku ne ölüm Toros uçurumlarında kelebek gönlüm
Çoktan Döküldü Şehrin Ellerine Karanlık
İçime Yaslandı duygular Batıya çevirip Gözlerini Bulutlar gökte Yığın yığındı Gün portakalı Akşamı görünce Dağların ardına Sığındı
Çoktan döküldü Şehrin ellerine Karanlık
Arınmış vicdanların Duru pınarından başka Hiçbir şey Yıkayamaz bu kiri
Artık şehir Utancından Günlerce elleri Cebinde gezer …
Nasıl Vazgeçerim Gökyüzünden
Kesik kesik düşlerin Ardında kalırsa dağlar Nasıl yaşarım bilmem
Gölgeli yanlarıma Dokunup durmazsa rüzgârı Serin bahçelerin Nasıl yaşarım
Geride kalırsa bir gün Parıldayan çam iğneleri Karanlık ormanlardaki sis Kuşların çıkardığı ses Güzel kokulu çiçekler Işıltılı yağmur damlaları Ve senin hayat dolu gözlerin Ey dünya gazelimin redifi
Nasıl vazgeçerim gökyüzünden Ya sıcaklığından toprağın Havanın tazeliğinden
Pırıltısından suyun
Sert kayalarla Yumuşak çayırlardan Nasıl vazgeçerim kızarırsa Ömrümün batısındaki Dağların sırtı
Merhamet Mektubu
Gökyüzünün beyaz motifleri Kış çiçeğiydi dallarda Islık çala çala tarıyordu rüzgâr Kara tepelerin ağaran saçlarını
Akşamın alaca karanlığında Sözlüğe sığmaz kelimelere Yükledi duygularını
Ruhunun aynasına Yansıdı şefkatin duru suları Duanın ılıman iklimlerinde
Okudu öncesiz zamanlarda Kalbinin temiz sayfalarına Yazılan merhamet mektubunu
Titrek yaşantıların Sarsıntısını duydu Bizim olmaktan çıkmış görünen Şehrin nabız atışlarında
Aydınlattı Bir yetimin gözlerinden yayılan Gülümsemenin ışıltılarıyla Gittikçe genişleyen dünyasını
Bir kandil gecesi Bin kalbin gecesi Çevrilirken gündüze Güneş vurdu içinin Ulu dağlarına
Ve bir gün Düştü yollarına Sonsuzluk sabahının
Uçsuz bucaksızdı gönlü Bereketli yağmurlar inen Geniş topraklar gibi
Dalgalar
Düştün Bir çakıl taşı gibi Gönlümün sularına Ve hâlâ dalgalar Vurmakta kıyılarıma
Sessizliğin Türküsü
Güzel sözde Buldum Dilimin süsünü Bazen de Gönlüm Söyledi durdu Sessizliğin Türküsünü
"Ağlamasın" adlı şiirimin Türkmencesi Aktaran: Kasım Nurbadov
Ağlamasın
Duruñ, ağlamanı, duruñ, Çağa ağlasa, susdurıñ. Hak yanında yazığı yok; Ol bir neresse çağacık. Köñli gubar bağlamasın, Ağlamasın, ağlamasın.
Gülden, çiçekden näzlidir, Ve dervüşden nıyazlıdır. Tutup, elinden, yörüdiñ; Goltğı beriñ birazacık, Köñli gubar bağlamasın, Ağlamasın, ağlamasın.
Ene tal dey bir ağaçdı, Bir gün golı yaprak açdı. Yaprağı söyğüli bir gız, Mähir bilen bakıñ herğiz. Köñli gubar bağlamasın, Ağlamasın, ağlamasın.
Ene bir gün çiçek berdi, Çiçek diymäğe değerdi. Çiçeği gız däl erkecik, Elñizde saklañ entecik, Köñli gubar bağlamasın, Ağlamasın, ağlamasın.
İngilizce olarak yazdığım ilk şiir:
The Birds Carrying the Hopes on Their Wings
The fall has signed on me the melancholy contract, Showing the wet leaves which have fallen on the ground While I was dragging my feet to the water of hope shore, The English words dropped off from my tears
If I open out on silence, the words won't submit to time; The fog withdraw and I altogether start to see the world Watching the mountains, I feel to become lofty as a mountain Maybe one day the cranes bring us the news from faraway, too
Maybe the clouds are going to being purified on the sky; I rely on the sky which is sea of the endlessness Maybe the white birds are bringing the morning back on their wings; I rely on the birds, carrying the hopes on their wings
Yazdığım İngilizce şiirin tarafımdan yapılmış çevirisi:
Kanatlarında Umut Taşıyan Kuşlar
Bir hüzün sözleşmesi imzaladı benimle sonbahar Gösterip toprağın üstüne düşen ıslak yaprakları Ümit yalısının suyuna sürüklerken ayaklarımı İngilizce kelimeler damladı göz yaşlarımdan
Sessizliğe açılırsam zamana boyun eğmez kelimeler Dumanlar çekilir büsbütün görmeye başlarım dünyayı Dağları seyrederken yüceldiğimi hissederim dağ kadar Belki bir gün bize de haber getirir uzaktan turnalar
Belki bulutlar temizlenmeye gidiyordur gök yüzünde Sonsuzluk denizi olan gök yüzüne güvenirim ben Belki beyaz kuşlar geri getiriyordur kanatlarında sabahı Ben güvenirim kanatlarında umut taşıyan kuşlara
|
|
Özgeçmiş | Yayınlar | Projeler | Hakkında | Şiirler | Bağlantılar | İletişim Design by JSB Web Templates |
15.05.2008'den Beri Ziyaretçi Sayısı